Müzelerimiz ve biz

    Müze kelimesi mousa'dan gelir, bu kelime Yunanca ilham perisi demektir. Daha sonra Latinceye museum olarak geçmiştir ve çalışma alanı demektir. 17. asırdan itibaren de akademik bir tanım kazanmış ve bilimsel malzemelerin ve eski eserlerin sergi alanı anlamına bürünmüştür. Bu tanım Avrupa'nın icadıdır ve Avrupalılarca muazzam bir gelenek olarak sürdürülmektedir. Öte yandan ülkemizde müze kavramı ve kurumu batılaşma döneminde(1881) vücuda gelmiştir. ilk müzecimiz olarak Ethem Paşa'nın oğlu Osman Hamdi Bey sayılabilir.  Âsâr-ı atika olarak ihdas edilen bu müze bugünkü İstanbul arkeoloji müzesidir ve bünyesinde pek çok alt müze bulunmakta.
İstanbul ve Konya Arkeoloji müzeleri'ni gezen biri olarak şunu söylemeliyim İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türkiye şartlarında oldukça iyi durumda; ancak aynısını Konya Arkeoloji Müzesi adına söylemek oldukça güç. Uzatmadan bazı görseller ile Konya Arkeoloji Müzesi'nin değerlendirmesini yapalım.:


Görüldüğü üzere küçük müze binası sebebiyle pek çok eser bahçede açıkta kalmaktadır. Bunlara ek olarak Konya halkı müzeye gereken önemi vermemekte ve bir tarih&arkeoloji merakı oluşmamaktadır. Müze oldukça zengin bir eser varlığına sahip, bunu net görüyorsunuz. Bu yüzden yetkililere düşen Konya gibi büyük bir şehirde daha uygun ve imkanlara sahip bir müze binası inşa etmek. görüldüğü üzere dar bir alanda ve müze için uygun olmayan bir semtte sıkışan müzenin Konya insanının gözünden kaçması ve unutulması hadisesi vardır. Söylediğim gibi tarih öncesi dönem, bronz çağı, Asur ticaret kolonileri çağı, geç Hitit-Frig dönemi, Klasik dönem, Helenistik dönem, Roma Dönemi ve Bizans Dönemi eserleri ile dolu bir bilim kurumu olan Konya Arkeoloji Müzesi daha iyi bir değerlendirmeye ihtiyaç duyuyor. salt Konya Arkeoloji Müzesi için değil, Türkiye'deki tüm müzeler için aynı ilgi gerekmektedir ve bu yüzden tarih ve arkeoloji bilinci okullarda genç dimağlara aşılanmalı ve gençler bu konuda kitaplar okumaya sevk edilmeli. Türkiye müzecilik alanında batıya nazaran oldukça geç kurumsallaştığı için Türk insanında hâlâ bir müze gezme bilinci oluşmadı. Buna bir de oldukça az okuyan bir toplum olduğumuz gerçeği eklenince müzeler atıl ve insanlar bilinçsiz kalıyorlar. Ülkemizde klasik çağ üzerine etütler de oldukça kıt ve uzman yetişmiyor. Grekçe, Latince ve orta Grekçe gibi ölü diller öğrenilmeden de İlk Çağ ve Orta Çağ üzerine kalem oynatılamayacağı açık. Bu konuda daha sonra da yazacağımı belirterek şimdilik yazıyı sonlandırıyorum.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Avrasya İttifakı