Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Müzelerimiz ve biz

Resim
    Müze kelimesi mousa'dan gelir, bu kelime Yunanca ilham perisi demektir. Daha sonra Latinceye museum olarak geçmiştir ve çalışma alanı demektir. 17. asırdan itibaren de akademik bir tanım kazanmış ve bilimsel malzemelerin ve eski eserlerin sergi alanı anlamına bürünmüştür. Bu tanım Avrupa'nın icadıdır ve Avrupalılarca muazzam bir gelenek olarak sürdürülmektedir. Öte yandan ülkemizde müze kavramı ve kurumu batılaşma döneminde(1881) vücuda gelmiştir. ilk müzecimiz olarak Ethem Paşa'nın oğlu Osman Hamdi Bey sayılabilir.  Âsâr-ı atika olarak ihdas edilen bu müze bugünkü İstanbul arkeoloji müzesidir ve bünyesinde pek çok alt müze bulunmakta. İstanbul ve Konya Arkeoloji müzeleri'ni gezen biri olarak şunu söylemeliyim İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türkiye şartlarında oldukça iyi durumda; ancak aynısını Konya Arkeoloji Müzesi adına söylemek oldukça güç. Uzatmadan bazı görseller ile Konya Arkeoloji Müzesi'nin değerlendirmesini yapalım.: Görüldüğü üzere küçük müze
                                                              İstanbul'un geleceği     Bir şehir düşünün ki, 2000 yaşını aşmış olsun, farklı kültür ve dinlere şahitlik etsin... İşte İstanbul budur. Pek çok seyyah ve âlime göre eşi benzeri yoktur. İki kıt'ayı ayırması yahut bağlaması en önemli özelliği olagelmiştir. Denizci toplumlarca(Atinalılara) koloni olarak kullanıldığı günden bu yana ticarî önemini muhafaza etti ve Büyük Konstantin'le beraber yeniden yaratılıp başkent olarak tarihe geçti. Hikayesi farklı motiflerle benzer şekilde ilerledi. Doğu Roma sonrası, onların mirasını devralan Osmanlı Devleti'nce başkent olarak yaşamaya devam etti. Üzerindeki Roma misyonu hiçbir zaman silinmedi. Doğu Akdeniz hattının merkezi olarak kaldı. Bilhassa bünyesinde farklı milletler, dinler ve mezhepleri barındırdı. Diplomasi tarihi açısından bir madendir Beyoğlu ve Devlet-i Aliyye'nin Batı'ya açılan kapısıdır. Barok ve rokoko tarzda elçilik binaları bugün konsolosluk ol